Son dönemlerde artan kadına şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. Sinem, eski sevgilisi tarafından acımasızca katledildi. Aldığı uzaklaştırma kararına rağmen, cani eski sevgilisi balkondan tırmanarak evine girmeyi başardı. Bu olay, sadece Sinem'in değil, aynı zamanda toplumun da güvenliğini sorgulamasına neden oluyor. Türkiye'de kadın cinayetleri ve şiddet pek çok ailenin yüreğini dağlarken, Sinem'in ölümü, adalet sisteminin nasıl çalıştığına dair önemli soruları gündeme getiriyor.
Olay, geçtiğimiz hafta içerisinde gerçekleşti. Sinem, sık sık şiddet gördüğü eski sevgilisi tarafından tehdit ediliyordu. Yaşadığı korku nedeniyle mahkemeye başvurarak bir uzaklaştırma kararı aldırdı. Ancak, bu kararın ardından güvenli bir ortamda yaşayamayacağı gerçeği gün yüzüne çıktı. Uzaklaştırma kararının, şiddetin önlenmesinde yeterli bir önlem olup olmadığı, aile içindeki kadınların karşılaştığı tehlikeleri bir kez daha gözler önüne serdi. Sinem, kendi güvende olmadığını bilmese de, bunun getirdiği huzursuzluk ile yaşamaya çalışıyordu. Ancak, eski sevgilisi bu karara aldırış etmedi ve evinin balkonundan içeri girerek onu hunharca öldürdü. Sinem'in hayatının geri dönüşü olmayan bu noktası, birçok insanın vicdanını sızlattı.
Olayın ardından aile ve arkadaşları büyük bir üzüntü yaşarken, güvenlik sistemleri ve sosyal hizmetlerin bu tür durumlarda nasıl işlediği sorgulanmaya başlandı. Sinem'in ölümü, kadınların korunmasına yönelik yasal düzenlemelerin yeterli olup olmadığını gündeme taşıdı. Uzaklaştırma kararı alınmış olmasına rağmen, neden bu önlemlerin yeterince uygulamadığı sorusu toplumda yankı buldu. Gördüğümüz kadarıyla, yalnızca yasaların varlığı değil, aynı zamanda bu yasaların etkin bir şekilde uygulanması da hayati önem taşıyor. Bu durumu değiştirmek için toplumun daha fazla bilinçlenmesi, şiddet mağdurlarının seslerine kulak vermesi ve gerekli adımları atması şart.
Görünen o ki, Sinem'in trajik ölümü, kadına yönelik şiddet ve bu konuda yeterli önlemlerin alınmadığı gerçeğini tekrar gündeme getirdi. Medya, sosyal medya ve farklı platformlar üzerinden bu mesele üzerinde yapılan tartışmalar, sadece Sinem’in değil, benzer durumda olan diğer kadınların da sesi olmayı hedefliyor. Kadına karşı şiddetin son bulması için birlikte harekete geçmek, dayanışma ve destek ağlarını güçlendirmek büyük bir önem arz ediyor. Artık yeter! Sinem gibi nice kadın, mağduriyetini dile getirirken seslerini duyurabilmeli. Toplum olarak kadınların korunması için gerekli tüm adımları atmak, herkesin sorumluluğudur. Sinem’in yaşadığı korku ve acı, diğer kadınların da hissettiği evrensel bir gerçeklikte temsil ediliyor. Bu durumu değiştirmek için harekete geçmeliyiz.
Son olarak, Sinem'in katili hala kaçak durumunda ve polis onu yakalamak için seferber olmuş durumda. Ancak bu süreçte, Sinem'i kaybetmiş olmanın derin acısını yaşayan aile ve arkadaşları için adaletin yerini bulması çok önemli. Adalet, yalnızca cezalandırmak değildir; aynı zamanda toplumsal değişimin de bir sembolüdür. Uzaklaştırma kararları ve kadınları koruma yasalarının daha etkili bir şekilde uygulanabilmesi için özverili çalışmalara ihtiyaç var. Umuyoruz ki, Sinem'in hikâyesi yeni bir farkındalık yaratır ve bu gibi trajedilerin bir daha yaşanmaması adına gerekli önlemler alınır.