Hayatın körpecik serinliklerinde yaşanan olayların ardında, bazı insanlar uzun soluklu bir yaşamın kapılarını aralayabiliyor. 117 yıl boyunca yaşamış olan dünyanın en yaşlı insanı, bu olağanüstü süre zarfında deneyimlediği hayatıyla birçok insana ilham vermiş durumda. Peki, bu kadar uzun yaşamın arkasında yatan gizem ne? Bilim insanları, bilişsel sağlık ve fiziksel dayanıklılık üzerine odaklanarak, bu yaşlı kadının yaşam tarzını ve alışkanlıklarını inceledi. Sonuçlar ise hayli ilginç...
Dünyanın en yaşlı kadını, yaşamının büyük bir kısmını sade yenilikçi beslenme alışkanlığı ile geçirmiş. Kendi bahçesinde yetiştirdiği organik sebzeleri tercih eden bu kadın, beslenmede sade ve doğal malzemelerden yanaydı. Alerjik gıdalardan uzak duran ve şeker tüketimini en aza indiren bu zaman tanrıçası, her sabah taze meyve suları ile güne başlardı. Öğünlerinin arasında düzenli olarak ceviz, badem gibi kuru yemişler tüketmesi, onun sağlıklı ve dinç kalmasında önemli rol oynamış olabilir.
Bu kadının günlük rutininde fiziksel aktivite de önemli bir yer tutmaktaydı. Yürüyüş, bahçede çalışmak ve hafif egzersizler, onun enerjisini yüksek tutmasını sağladı. Nihayetinde, düzenli fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları, onun uzun yaşamının temel taşları olarak öne çıkıyor. Her gün en az bir saat yürüyüş yapmak, onu sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da canlı tuttu.
Dünya üzerindeki en yaşlı kadının ömrünün uzunluğunun sırlarından biri de sosyal ilişkileri. Aile üyeleri ve dostları ile güçlü bağlar kurmuş olan bu kadının, hayatının son dönemlerine kadar aktif bir sosyal yaşama sahip olduğu biliniyor. Sosyal ilişkilerin, toplum içinde kendini değerli hissetmeye yardımcı olduğu, insanlar üzerinde olumlu bir etkisi olduğu çeşitli çalışmalarda kanıtlanmıştır. Cinsiyet, yaş veya sosyoekonomik statü fark etmeksizin sosyal etkileşimler, insanın psikolojik sağlığı için kritik bir öneme sahip.
Aynı zamanda, bu kadının, hayatının ilk yıllarından itibaren aktif bir topluluk üyesi olması, ona birçok insanla tanışma ve sosyal etkileşimde bulunma fırsatı sağladı. Onun hayatının büyük bir bölümünü kapsayan topluluk faaliyetleri, mutluluk düzeyini arttırırken, stresle başa çıkma konusunda da etkili olmuştur. Özellikle de yaşlanmayla birlikte değer verilen sosyal ilişkiler, kişinin genel sağlığını ve içsel mutluluğunu büyük ölçüde etkiler. Aile bağları güçlendiğinde, bireyler kendilerini daha huzurlu ve güvende hissederler.
Sonuç olarak, 117 yaşında hayata veda eden bu kadının uzun ömrünün sırrı, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının yanı sıra, sosyal etkileşimlerin ve aile bağlarının gücünde yatmakta! Onun yaşamından çıkardığımız dersler, sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmek isteyen herkes için önemli ipuçları sunmakta. Özetle, fiziksel sağlık ve sosyal ilişkilerin dengeyi sağlaması, hayatın anlamını ve kıymetini arttıran oldukça güçlü unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.